Yaşlı Bilge - Değirmenler/ Kiler 4 (Direniş)




3 gün önce yazıldı | 18 kez görüntülendi
Tarih : 25/01/2002  Saat: 20:34


Öykülerimiz hep aynı... kızgınlıklarımız da.
Hiç düşündünüz mü, karşınızdakilerden çok şey istediğinizi?...
Onlara fazla yüklendiğinizi fark ettiniz mi?...
Siz mükemmel değilken, mükemmellik istemenizin ne kadar saçma olduğunu görebildiniz mi?...
Bazen şapkanız ve siz ayrılmalısınız; onu önünüze koyarak düşünmelisiniz...
Düşüncelerinizin "benlik duvarı"nı aşarak, kendinize dışardan bakmalısınız...
Bunları söylerken bunu ne kadar az yaptığımı düşünüyorum...
Gözlerinizi açılabildikleri kadar açın... iyi bakın; siz ne istiyorsunuz?
Sonra dilerseniz, kendinize direnin.... "ben"inize de...


Selam ve sevgiyle
Yaşlı Bilge

Harflerin Öyküsü 18

'Tasvir, fotoğraflama, kurgu'


Ellerinizin herhangi bir olayı harflerle resmetmesini istersiniz. Olay, eksiği olmayacak kadar tam, yalın ve açık görülebilsin, dersiniz.

Eğer fotoğraflama yeteneğiniz aşırı gelişkin ise, duyguların ekli olmadığı resimleri çizemezsiniz. Tam tersine foroğraflama yeteneğiniz gelişmemiş ise, duygulardan kurtulup resmi tamamlayamazsınız.

Olaylar, yazarların hayâl dünyalarında kişilik kazanır, okurların hayâl dünyalarında yaşanırlar.

Harflerin Öyküsü 17

'Dağarcık, dikkat'

Düşüncelerin derlenip toparlandığı harman yeri olsa gerek yazılar... Binbir türkünün çalındığı düğün yeri, belki de... Şenliklerin dolu dolu taştığı mekânlar olmadı ama... Hiçbir yazı dört dörtlük neşe anlatmadı, anlatamadı...

Dört dörtlük neşe yaşayamayan insan, bunu yazamazdı da... Kederler çok doldururlar insan ruhunu. Başkasının neşesi gelir geçer insandan, ama kederi kalıcı olur hiç umursamadan...

Kelimelerin kifâyetsizleşmesi, insan eliyle yazar elinin karışmasındandır. Eğer kelime başka kökenlileri tarif için kullanılacaksa kifâyetsizlik yaşanmaz. Yazar kökenlileri tasvir edecekse ve yazarın yaşadıklarını gördürecekse mesele başlar... Ya mükemmel bir ürün çıkar ortaya ya da kifâyetsizliklerin en derini meşgul eder yazma anlarını...

Harflerin Öyküsü 16

'Tarafsızlık, öz eleştiri, deneyim'

Kelimelerin diğer kelimelerle kurduğu ilişkilerin yapay olduğunu düşündürtmemek, kelimelerle nasıl dans ettiğini bilen bir yazar için olağan bir çalışmanın sonucudur.

Kelimeler uygun ve uyumlu dizilişlerle anlamları yansıtırken, yazarın, yazmak ve düşünmekle olan dostluğunun ve dürüstlüğünün nişanesi olurlar.

Herhangi bir nehrin göze göründüğü ilk yerde, akışı, akışındaki güç, aktığı yerlerle olan ilişkisi, kıyılara dokunuşundaki saygınlık ve içtenlik, gözlerden yüreklere inen sıcak ve coşku dolu duyguların oluşmasını sağlar.

Harflerin Öyküsü 15

'İçtenlik'


İçtenliğin gücü, yazının ve kullanılan dilin duygularına bağlıdır. Tersi de doğrudur; yazının ve kullanılan dilin duyguları, içtenliğin gücüne bağlıdır.

İçtenliği, harflerin bileşimlerinde, kelimelerin dizilişinde ve mûsikînin akışında anlamlara dönüştürmek, yazanın yazmaktan aldığı zevk ve yazma gücünün etkisiyle mümkündür.

Somut olarak farkında olunan birçok duygu ve düşüncenin, ait oldukları zihinsel ve ruhsal mekânlardan çıkabilmesi, içtenliğin yazma sanatındaki yerini belirginleştirir. Yazmak bir nevi, dönüşüm/indirgeme mekanizması hâline gelir.

Harflerin Öyküsü 14

'Rota, cesaret, sebât'

Gerçek, algılandığı kadar paylaşılmayı da zorunlu kılar. Yazarın, düşüncelerinin akışında izlediği rota belirgin olmalıdır. Konuda ki gerçek, bu rota sayesinde istenen izdüşümleri sağlayabilir.

Dağınık ve çok çıkıntılı yazıların taşıdıkları gerçekler yeterince net değildir. Okur'un bunu anlaması uzun sürmez. Ve yaşanan okuyucu-yazar çatışmalarının temelinde de bu vardır.

Okur, yazının başlangıcında kararını verir. Yazar'la ilgili düşüncelerinin orta yerinde çatışmadan çok önyargı oluşur. Okuyucu bu önyargılarını diğer okurlarla paylaşmaya çalışır ve yazarın "dedikodusunu" yapmaktan çekinmez. Çünkü okur, asla anlayışlı değildir. Kendi gerçeğine vâkıf olmayan, kendi gerçeğini anlatamayan bir insanın yazarlık sıfatıyla yazmasını affetmez.

Harflerin Öyküsü 13

'Gerçeklik'


Herhangi bir yazı, içeriğinin gerçekliğini belirginleştirmek zorundadır. Konu, kurgu sanal ve hayâl olsa bile yazar, yazısının inanılır-güvenilir olduğunu yansıtabilmelidir. Kendi düşüncelerini berrak ve akıcı bir gerçeğin kelimelerdeki yankısı olarak işlemelidir.

Okuyucu, standart profil kriterlerine uygunlaştırılamadığı içindir ki; yazar, konuyla ilgili tüm rölatif gerçekliği en iyi şekilde analiz etmelidir. Maksimum uygunluk düzeyinde her okuyucusuyla buluşabilmelidir. Bu gereklilik çok yüksek bir hedef gibi görünse de, yazının kalıcılığında en büyük etkendir.

Harflerin Öyküsü 12

'Örgü, güvenilirlik'


Anlatım yöntemleri yazarlara göre farklılık taşır.

Kesine yakın, net ve etkili sonuç almak istenilen yazı türlerinde, konunun çok sık dokunan bir örgüsü olmalıdır. Cümleler arasındaki anlam boşlukları, mümkün olduğunca yazar tarafından doldurulmalı ve okuyucu için sıkı bir çalışma yapılmalıdır.

Bu yazı türünde yazardan çok ağır bir sorumluluk istenir. Genellikle, eşdeğer doğruluk değeri olan bilgiler yazının temelini oluşturur. Makale ve benzeri yazı türleri bu grup içinde değerlendirilir.

Harflerin Öyküsü 11

'Zamanlama'


Yazmak, zamanlama ile doğrudan ilgilidir. Düşüncelerinizin zamanı ile aktarma zamanlarınız denk düşmek zorundadır...Yazarın gücü bu noktada ortaya çıkar.

Yazarın birikimlerini, üretme aşamasında kullanabilmesi ve zamanları yaklaşık ölçülerde aynılaştırması gerekir. Sözcük tarayıcı zihinsel araçları kullanma gücü, hâfızâ ve bilinçaltını mükemmel bir zamanlama ile eşit hızlarda kullanma kabiliyetine bağlıdır.

Yazarın zamanlama da karşılaştığı en büyük zorluk, sözcüklerin ait oldukları dillerin ayrılmasında ortaya çıkar. İyi bir yazı doğu ya da diğer Avrupa dillerinden kaynaklanan sözcüklerin, yazının tarzına uygun tasniflere tabi tutulmasını gerektirir. Bu da zamanlamanın denk düşmemesine sebep olur.

Harflerin Öyküsü 10

'Etki, yeterlilik, güven, güç, denge, vurgular'


Herhangi bir yazı, okunurken diri ve etkileyici olmalıdır.

Sözcükler alışılagelmiş düzeneklerle sunuluyor ve anlamları dokunulmadan kalıyorsa, etkisi harcanan emek kadar olacaktır.

Planlanmış anlamlar yeterlilik sınırını aşınca sözcüklere olan güven de kaybolabilir. Onlara yüklenen yan anlamlar, süreklilik arz ederse eğer; kullandığınız dil tamamen yan anlamlı sözcüklerden oluşan bir bütün olur.