Harflerin Öyküsü 18

'Tasvir, fotoğraflama, kurgu'


Ellerinizin herhangi bir olayı harflerle resmetmesini istersiniz. Olay, eksiği olmayacak kadar tam, yalın ve açık görülebilsin, dersiniz.

Eğer fotoğraflama yeteneğiniz aşırı gelişkin ise, duyguların ekli olmadığı resimleri çizemezsiniz. Tam tersine foroğraflama yeteneğiniz gelişmemiş ise, duygulardan kurtulup resmi tamamlayamazsınız.

Olaylar, yazarların hayâl dünyalarında kişilik kazanır, okurların hayâl dünyalarında yaşanırlar.

Harflerin Öyküsü 17

'Dağarcık, dikkat'

Düşüncelerin derlenip toparlandığı harman yeri olsa gerek yazılar... Binbir türkünün çalındığı düğün yeri, belki de... Şenliklerin dolu dolu taştığı mekânlar olmadı ama... Hiçbir yazı dört dörtlük neşe anlatmadı, anlatamadı...

Dört dörtlük neşe yaşayamayan insan, bunu yazamazdı da... Kederler çok doldururlar insan ruhunu. Başkasının neşesi gelir geçer insandan, ama kederi kalıcı olur hiç umursamadan...

Kelimelerin kifâyetsizleşmesi, insan eliyle yazar elinin karışmasındandır. Eğer kelime başka kökenlileri tarif için kullanılacaksa kifâyetsizlik yaşanmaz. Yazar kökenlileri tasvir edecekse ve yazarın yaşadıklarını gördürecekse mesele başlar... Ya mükemmel bir ürün çıkar ortaya ya da kifâyetsizliklerin en derini meşgul eder yazma anlarını...

Harflerin Öyküsü 16

'Tarafsızlık, öz eleştiri, deneyim'

Kelimelerin diğer kelimelerle kurduğu ilişkilerin yapay olduğunu düşündürtmemek, kelimelerle nasıl dans ettiğini bilen bir yazar için olağan bir çalışmanın sonucudur.

Kelimeler uygun ve uyumlu dizilişlerle anlamları yansıtırken, yazarın, yazmak ve düşünmekle olan dostluğunun ve dürüstlüğünün nişanesi olurlar.

Herhangi bir nehrin göze göründüğü ilk yerde, akışı, akışındaki güç, aktığı yerlerle olan ilişkisi, kıyılara dokunuşundaki saygınlık ve içtenlik, gözlerden yüreklere inen sıcak ve coşku dolu duyguların oluşmasını sağlar.

Harflerin Öyküsü 15

'İçtenlik'


İçtenliğin gücü, yazının ve kullanılan dilin duygularına bağlıdır. Tersi de doğrudur; yazının ve kullanılan dilin duyguları, içtenliğin gücüne bağlıdır.

İçtenliği, harflerin bileşimlerinde, kelimelerin dizilişinde ve mûsikînin akışında anlamlara dönüştürmek, yazanın yazmaktan aldığı zevk ve yazma gücünün etkisiyle mümkündür.

Somut olarak farkında olunan birçok duygu ve düşüncenin, ait oldukları zihinsel ve ruhsal mekânlardan çıkabilmesi, içtenliğin yazma sanatındaki yerini belirginleştirir. Yazmak bir nevi, dönüşüm/indirgeme mekanizması hâline gelir.

Harflerin Öyküsü 14

'Rota, cesaret, sebât'

Gerçek, algılandığı kadar paylaşılmayı da zorunlu kılar. Yazarın, düşüncelerinin akışında izlediği rota belirgin olmalıdır. Konuda ki gerçek, bu rota sayesinde istenen izdüşümleri sağlayabilir.

Dağınık ve çok çıkıntılı yazıların taşıdıkları gerçekler yeterince net değildir. Okur'un bunu anlaması uzun sürmez. Ve yaşanan okuyucu-yazar çatışmalarının temelinde de bu vardır.

Okur, yazının başlangıcında kararını verir. Yazar'la ilgili düşüncelerinin orta yerinde çatışmadan çok önyargı oluşur. Okuyucu bu önyargılarını diğer okurlarla paylaşmaya çalışır ve yazarın "dedikodusunu" yapmaktan çekinmez. Çünkü okur, asla anlayışlı değildir. Kendi gerçeğine vâkıf olmayan, kendi gerçeğini anlatamayan bir insanın yazarlık sıfatıyla yazmasını affetmez.

Harflerin Öyküsü 13

'Gerçeklik'


Herhangi bir yazı, içeriğinin gerçekliğini belirginleştirmek zorundadır. Konu, kurgu sanal ve hayâl olsa bile yazar, yazısının inanılır-güvenilir olduğunu yansıtabilmelidir. Kendi düşüncelerini berrak ve akıcı bir gerçeğin kelimelerdeki yankısı olarak işlemelidir.

Okuyucu, standart profil kriterlerine uygunlaştırılamadığı içindir ki; yazar, konuyla ilgili tüm rölatif gerçekliği en iyi şekilde analiz etmelidir. Maksimum uygunluk düzeyinde her okuyucusuyla buluşabilmelidir. Bu gereklilik çok yüksek bir hedef gibi görünse de, yazının kalıcılığında en büyük etkendir.

Harflerin Öyküsü 12

'Örgü, güvenilirlik'


Anlatım yöntemleri yazarlara göre farklılık taşır.

Kesine yakın, net ve etkili sonuç almak istenilen yazı türlerinde, konunun çok sık dokunan bir örgüsü olmalıdır. Cümleler arasındaki anlam boşlukları, mümkün olduğunca yazar tarafından doldurulmalı ve okuyucu için sıkı bir çalışma yapılmalıdır.

Bu yazı türünde yazardan çok ağır bir sorumluluk istenir. Genellikle, eşdeğer doğruluk değeri olan bilgiler yazının temelini oluşturur. Makale ve benzeri yazı türleri bu grup içinde değerlendirilir.

Harflerin Öyküsü 11

'Zamanlama'


Yazmak, zamanlama ile doğrudan ilgilidir. Düşüncelerinizin zamanı ile aktarma zamanlarınız denk düşmek zorundadır...Yazarın gücü bu noktada ortaya çıkar.

Yazarın birikimlerini, üretme aşamasında kullanabilmesi ve zamanları yaklaşık ölçülerde aynılaştırması gerekir. Sözcük tarayıcı zihinsel araçları kullanma gücü, hâfızâ ve bilinçaltını mükemmel bir zamanlama ile eşit hızlarda kullanma kabiliyetine bağlıdır.

Yazarın zamanlama da karşılaştığı en büyük zorluk, sözcüklerin ait oldukları dillerin ayrılmasında ortaya çıkar. İyi bir yazı doğu ya da diğer Avrupa dillerinden kaynaklanan sözcüklerin, yazının tarzına uygun tasniflere tabi tutulmasını gerektirir. Bu da zamanlamanın denk düşmemesine sebep olur.

Harflerin Öyküsü 10

'Etki, yeterlilik, güven, güç, denge, vurgular'


Herhangi bir yazı, okunurken diri ve etkileyici olmalıdır.

Sözcükler alışılagelmiş düzeneklerle sunuluyor ve anlamları dokunulmadan kalıyorsa, etkisi harcanan emek kadar olacaktır.

Planlanmış anlamlar yeterlilik sınırını aşınca sözcüklere olan güven de kaybolabilir. Onlara yüklenen yan anlamlar, süreklilik arz ederse eğer; kullandığınız dil tamamen yan anlamlı sözcüklerden oluşan bir bütün olur.

Harflerin Öyküsü 9

 'Plan/tasarım, farklılık ve şemâlar'

 İyi bir oyuncu, oyununun izlenebilirliğini oyunu izlendikten sonra ölçer. İyi bir yazar da aynı perspektifle bakmak zorundadır. Ancak, iyi bir taktisyen aynı perspektifi kullanmaz; izleyicilerin bakış açılarına uygun olanı değil, bakış açılarını farklılaştıranı arar. Yeniye, değişime ve en iyiye odaklanmış bir üretici denenmemiş olanı, deneyimleriyle ortaya çıkarır.

Bir mimar, farklı olanı tasarlar.

Farklı bir yazar da konusunu işlemeden önce onu akış şemâlarıyla sınırlamalıdır,yönlendirmelidir. Tek merkezli içiçe çemberler, paralel girişlerin bağlantı destekleriyle bütünleşmesi, soy ağacı şemâsı ve daha bir çok şablon üretim aşamalarında kullanılabilir.

Harflerin Öyküsü 8

'Ses dizini-mûsikî'

Her yazının içerdiği konuya uyumlu bir ses dizini vardır. Gözler aracılığıyla, hâfızânın derinliklerine yapılan "okuma" eylemi bir yolculuksa eğer; bu yolculuğu zevkli kılan etkenlerden biri de canlandırılan bu mûsikîdir.

Yazıyı seslerin görüntüsü olarak kabul eden ilk zamanların "okuryazar" olmayan câhilleri bile, bu gerçeğin etkisinde kalmaktaydılar.

İşlenen konu ne olursa olsun, yazıcının ustalığı, kelimelerle hafızanın geniş kapsamlı işbirliğini sağlamak zorundadır. Bazen bir özlem, bazen bir acı, bazen de düşünülmeyenlerin uyandırdığı merak sözcüklerin mûsikîsinde tahmin edilemeyecek etkilerle ortaya çıkar.

Harflerin Öyküsü 7

'Duyuş'

 Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda duyarsınız. Tüm duyu organlarınız diri ve sağdır. Elleriniz duyuşlarınızı yazacak kağıt-kalem arar. Ancak korkularınız ağır basar; duyuşlarınızın dağılacağını düşünürsünüz... Dağılır.

İyi bir yazıcı, anlık değişimleri yakalamaya çalışmaz. Yazmak istediklerini dilediği zaman yazar. Birikimlerini, duyuşlarını organize edebilmek için,  iyi bir konsantre dönemi geçirmek zorundadır.Tasarladığı metni, çarpıcı yönleriyle değerlendirir ve yazar.

Harflerin Öyküsü 6

'Sistem, dil-ses-anlam bağı'


İyi bir yazı giriş-gelişme-sonuç dizinini içermek zorundadır. Size öğretildiği gibi, bu sıra bozulmadan da yazınızı düzenleyebilirsiniz... Ancak; bunun kesin bir kural olmadığını, yazarken anlayacaksınız.

Dilediğiniz zaman sonuçla başlayabilir, gelişmeyle devam eder ve girişle bitirebilirsiniz yazınızı... Bu konudaki özgürlüğünüzü ancak siz kısıtlayabilirsiniz.

Eksiksiz bir yazıda en önemli unsurlardan biri parağraflarınız arasındaki dil-ses ve anlam bağıdır. Bu bağ, yazınızı okunur hâle getirir. Bir çırpıda gözlenebilir ve algılanabilir olmanızı sağlar.

Harflerin Öyküsü 5

'Ayna, Tutarlılık'

 Anlatımlar, bilginizin ve kişiliğinizin aynasıdır. Siz, kendinize ait değerleri yalnızca konuşarak yansıtmazsınız. Yazdıklarınız, etkilendiğiniz tüm yazarlardan farkında olarak ya da olmayarak aldıklarınızı da okuyucuya aktarır...

Etkileşimler normaldir, çünkü; hiçbir şey etkileşim olmadan var olmaz. Yazılarınızda dikkat etmeniz gereken en önemli şey "tutarlılık"tır. Tutarlılık, sizin kişiliğinizin geliştiği düzeyi de gösterir...Tutarlılığınızı ölçebilmeniz için, eski yazılarınızı asla ihmal etmemelisiniz...

Harflerin Öyküsü 4

'Süreklilik'

Tekrarladığınız her şey, her tekrarda yeni eksikler görmenizi sağlar... Tekâmül, içerdiği basamakların sağlamlığı ölçüsünde iyiye doğru yön alır. Yazdıkça, eksiklerinizi fark edersiniz... Ancak bilmenizi istediğim şu; yazmış olduğunuzu düzeltmekten daha çok, yeni yazılarda hata yapmamaya çalışın... Yaptığınız hataları tekrarlamayın... Ve asla yazdıklarınızı yok etmeyin...

Yaşadıklarınızı olduğu kadar, yazdıklarınızı da takip etme yeterliliğiniz varsa doğruların arttığı bir hayatınız var olacak demektir...

Harflerin Öyküsü 3

"Ses, vurgu, anlam ve amaç"

'Özel'lik

 Uzun yıllar geride kaldığında, biriktirdiklerinize bakmak istersiniz; ancak hafızanızı ve bilincinizi didikleme şansınız yüksek olmadığından bunu yapamazsınız...

Bu arada ayrıntılara önem verdiğinizi görürsünüz. Düşüncelerinizin altyapısını oluşturan hemen her şeyi "öğrenerek" elde ettiğinizi görünce mutluluk duyarsınız. Hayatın içinde olmadığınızdan olsa gerek, "öğrenme"nin yalnızca "okumak"la mümkün olduğu yanılgısı içindesinizdir." Yaşayarak öğrenme",yakın durduğunuz iklimde henüz filizlenmemiştir...

Harflerin Öyküsü 2

'Öz geçmiş'

Çocukluğumun ilk yıllarını düşünürken, okuduğum kitapları hatırlıyorum. Onları yazanları hep merak ederdim. Çok şey bildiklerini kabul etmemle birlikte, bildiklerini nasıl yazdıklarını düşünürdüm...

Yazmayı istedim. Yazmak; okunmak içindi. On ve onüç yaşları arası, yazma isteğimi uygulama dönemimdi...

Kalemin gücünü fark etmem uzun yıllar alacaktı... Aldı da. Yazma isteğim, canlı ve yaşayan bir varlığa dönüşünceye kadar neler yaşadığımı anlatmak istiyorum aslında...

Harflerin Öyküsü 1

'Gerekçe'

Neden harflerin öyküsü?...

Yazmayı seven herkesin anlatım öyküleri vardır... Benim birçok öyküm var... Bu öyküleri zaman zaman burada sizinle paylaşmayı düşünüyorum...

Nasıl yazdığımı bilmenizi istedim; siz de yazmak istersiniz diye umuyorum... umursamamanız da mümkün... Kendini beğenmiş olmakla da suçlayabilirsiniz beni... ama düşünmenizi isterim ki; bunu sanırım yalnızca ben yapıyorum... ve burası da bir okul olmalı... yazı okulu...

"tebessüm" /45

...sen doğduğunda
                   dudağıma binen güldü tebessüm
çıkageldin habersiz
                   rengarenk gülüşünle masum
dupduruydun
...
üçüncü tebessümdün
                  dudaklarımda
                    sırtımdan gelip...

"bir küçücük adam" /44

...cümlelerinde sen
senden olmayan her şeyi vermekteyken
                             sesin
seslerden türeyen herşeyi
                            zekanla işlemekteydi

...sen küçücük adam,
                     sen oğlum.

...merakına baktım
                 bildiklerin ne kadar azsa
bilmediklerin o kadar çok
                  ama sen bilmezmiş gibi durmuyorsun.

"sev" /43

güdülecek ne idi
            kin mi?
yoksa
            usulca meleyen koyunlar mı?
kınalı mıydı
              sevginin elleri?
bağlı bembeyaz bezlerle
                  kin'i nasıl tutacaktın ki?
...
gözlerime bak
...
tuttuğunu sev dedim ya
       sevdiğin ne idi?
kel kalmış koca kuyruklu
                                 koyun mu?
...
sen sevebilmeyi
            bildin mi?
...
bildiğin karşı kısımda ki
                       körpe değil
zihninde ettiğin
yerdi
...

"kısmet" /42

...öyküler dizildi
                  sıralı selviler gibi
kaydını tuttu mu ki
                kaç katre acı
ne kadar uzun yol
...
kısmetti içinde
          göze en çok görüneni
kederi
tebessümü
...
kaç ayaklı ev
                   olacaktı
olduğu kadar çığlıkları çocukların
               saçları dağınık
bacakları uzun
...
sabah
              akşamdan belliydi
beyhude aş
             zeytinden de değil
boş tabaklar
             bakır ya da tahta
...
kısmetti içinde
           maya niyetine çalınan
ne varsa
            onu yaşayacaktı...
...
öyle mi?

"dost ise bahçıvan" /41

durdurdu göz bebeklerini
              gözbebekleriyle
.
onu
gördü gözlerinin içinde
               ne kadar tümdü
büsbütündü parça parça
.
araladı gözlerini
.
baktı perdesiz
.
uçuşan
            menekşe yapraklarıydı
dost ise bahçıvan
.
kahverengi bakıyordu
            toprak
yeşile uğrayarak
.
durdurdu gözbebeklerini
gülümseyen
              göz bebekleriyle
sevdi dostunu
               büsbütün
.
tünedi ellerine
.

"ilkten sonra" /40

yumuk gözlerin...
açıyorsun arada
           ilkten sonrasın sen
suyla buluşmadı gözlerin
           teninde
başka durağın
                 eşliğindekiler var
eşiğinden geçtin ya hayatın

içerdesin...
burada bizimle
              ve dört çok kişi olduk...
hoşgeldin oğlum.

"dönence" /39

vakit dar;
durulmaz bu handa...

kaldırmaz yükü belim
derdest ettiler dilimi
şamata etmeyin...

git-gel ey çırak;
bahçede duru
              dargın
              kuyudan doltur maşrapamı
heybemde kuru ekmek
                    kitaplarım var
kaldır-at
                       onları
ekmeğimi al da gel
                 suyuma banacağım...

"açık kapılar" /38

açık kapılar...
        koşun haydi
baktığınız yerde
          gördüğünüz kürkteyim...
açık kapılar
             gelin haydi
aşkınızla var
                  gökteki yürekteyim...
açık durdum bugün
            içinizdeki sırra
karşıkonmaz değil
              zihninizdeki köşkteyim...

"ben değilim ya" /37

...mısralarımdaki
           hep tek kişi
ben değilim ya
         hayattan gördüğümdür
parmak uçlarımdan doğan
             bildiğim
resmettiğim
                    sende ki
                        onda ki
kördüğümdür...

"cambaz" /36

ip titredi
        kolları savruldu bir kez
dermanı kesildi dizlerinin
          yuvalarında irileşti gözleri
kül idi rengi
             nefes nefes titredi
an kadar kısa
                   asır kadar korkuydu
.
ip titredi ikinci kez
               bedeninden kaydı gönlü
çocukluğunda ağladı elleri
           kavruktu yüreği
perde perde gördü kendini
               parmakça küçüldü
büzüldü yumaklanarak
             an kadar kısa
asır kadar korkuydu
.
cambaz
...

"tüy kalem" /35

derdi,
         uzun-uzak zamanı
yakın kılmaktı
             bildiğinde ruhunu
insanın.
...
çalakalemdi dürtüler
lakin
               yediveren asma
                       kadar da kesiksiz.
hırs idi
hırsa keder
             hırsız idi
gam yükünden çekenler.
...
tutuk yazar
           tüy kalem
hüzün kadar zayıf
               korku kadar karanlık.
...
derdi
           uzun-uzak zamanı
yakın kılmaktı
                gördüğünde ruhunu
insanın...

"hükümdâr" /34

...duygularımın
                hükümdarı
benim

...

bilir misin?

...

ellerimin
               ışığımın
...

yeryüzünde tek
              kılıçların içindeyken de
...

fikirlerin de

"kötü kadar iyi" /33

katıksız cahil
...
fırdöndü gururun
                 sıratahtası kadar çizik
korku kadar çok
               kötü kadar iyiydi genç adam...
....
çocukları sayılmazsa
           kedi kadar küçüktü
                nankör denilen o
ömür törpüsü kötü kadar iyi...

o düzelmeyecekti
...

"yaz işçisi" /32

ne kadar sertti
              parmak bitimlerinde
el içlerinin nasırları...

sıcaktı gün
        çıkıktı yerinden
                   temmuz güneşi

tuzlu beden suyu
                 giysilerinde bembeyazdı
kupkuru yaz
                  kapkara yüzdü

akşam olacaktı
    yevmiye bakacaktı gözü
dudakları nemsiz
                      ksıkıvraktı ruhu

yaz işçisiydi
hep
...

"kahvaltı" /31

mutlu kaşıktı
      bardağında
              şekeri eriten
sabah gördüğü düş
                zeytin tanelerindeki güçtü
şakraktı ruhu evin
              çabası korkaktı uykunun
                    alacaaydınlığa kaynar olamazdı
mutlu aşıktı
             sofrada büyücek sevgiler için
çocuklar
             anneler
babalar
            çoklar....
                  hepsi çocuktular.

"korunak" /30

...gölgelik derdi eskiler
                 koruduğunda erkek kadını
gölgenin ağırlığı idi
              kadını erkeğe bağlayan güç
eldi, ayaktı erkek
                  uzanılamayan bardaklara...

korunaktı göğsü
                   kadına
              gözyaşlarını gizleyebileceği
                         dinginlikti hep
tadından tatlandıracağı
                      doluca bir boşluktu erkek...


seçkin deniz, 31.07.2002-30

"yaşlı bilge" /29

çatık kaşlı bilge;
                korkunun durduğu yerde,
elinde doğru,
              düşüncelerinde hayat,
kimsesizlerin ilk uğrağı,
         durgunluktaki fırtına,
                  ruhların boşluklarına takılan her aklın
dolduğu yerdi...

"kadın" /28

kadın sıcaktı
sıcacıktı teni
              sevgi bakıyordu gözleri

kadın sevgiydi
sevgi saklıydı
                  ilgi diliyordu gözleri

kadın her şeydi
her şey o değildi
            bilir sezerdi gözleri

kadın belliydi
belli olanı istiyordu
              çok şey görüyordu gözleri

"hezeyân" /27

...suskun dere
             çağıldayan aşk,
          eskidendi mazi
seslenen heva,
           
...değdiğinde göğsün
                 sakladığın kedere
çabuklaşır nefesin

avuçlarsın kör testereyi
artan acının hezeyanı bu

sen büyüttün kefenini aşkın
             öldüğünde
gülümseyemezdin de...

"zehrin kemençesi" /26

çekinirdi engerek
            diklenince bilinçaltına
kıvrak ve güçlü uzunluğundan
             zehrine dek giden yolda
                parlak pürüzsüz
                            gözlerindeki buz dansı...
ihtiyarı zehirledin ya
                   aklına gem vurduğunda
hey... savruk nefs....
                    boğumlarında gezinir boynunun
                  çakırkeyftir ya ölüm
                                      kımıldadıkça ilerlersin ya
zehrinin kemençesinde
                       daralmadan gidersin...

"zaman" /25

...çatışmaz hiç
            iki zaman;
                 sırf çakışmadıklarından...
kıyısında kalınca
insan deryasının
             çatışmayan kalmaz ya,
çatışır zamanlar
        düşüncelerin
                zihinlerin dergâhında...
yoktur zaman
kadınların erkeklerle
                  birleşimlerinde,
doğan
          insan dedikleri zaman...

"tartı" /24

terazi bulunsun
              dedi yaşlı bilge
aklınızı tartacağım
                 tek tek,
ruhunuzdan parçalar aldım
                    onları ölçeceğim
kaç katre eder gözyaşlarınız
                bileceğim...

seçkin deniz, 25.07.2002-24

"şahlandı bebek" /23

anne
mesnedi aramakta
bedeninde bir kıvılcım
                     bir har
                         bir nefes var
üstelik yeni

düşlerinde büyüttüğü
                         içinde erdi
bütünlüğün ilk evresine

kalkıp gitmek istedi
                 kasıklarına vuran ses
                        iliklerinde acıya dönüşürken

"söğüt'e" /22

...sarkık söğüt bu
sihrine asırlar kopup gelir ya

dalları kadar değildir kendi
sahici endişeler kadar yere doğru

kırık dallarına değil istihza
kandiller kadar ışık
        saldığındadır gölgelerine...

...kızgınlığım tek ondan...

"serseri" /21

dönüp de baktın mı
sarsılan göğün
altında kalan geçmişe;
                 eksiklerinle korkak
düşlediklerinle sersemdin...

kat kat lekeli gömleğin
                                içinde sen
arınmamış bir serseri
kapıkulu nefsânî hünkâr'ın...

"sorgu" /20

geldiği gün dünün
sen yoktun ya gece

sesin çağrıldığı yerdeydin

neredeydin
nelerleydin

"sen ağlarken" /19

parıldar
gümüş suyu
buğday renkli yanaklarında

gözlerinin saldığı nehir
kalkıp gidemediğin ötedir

"semâver ve hamak" /18

...kurduğun hamak
kuruduğun zamandaydı
sallanıyordu ruhun

keşmekeşle süslü semaver
sevgi damlatmıyordu

"pir dermanı" /17

geceleşti mi kelimeler
hecelerle benzeşti mi titreyişlerin,
dokundu mu gözyaşları çocuğun
kutsal aşkın yanaklarına.

kurtuldu gördün mü
sıcacık avuçlarından kelebeğin,
gerilmiş gök mancınığı
sen serden geçene değin.

"sevinci sev" /16

...kalk
sabahına günaydın de
gündüzüne hayır dile
akşamın şenlensin
                 gecende tütsün özlem...

...sevincini sev
kaybolmuş tutamaklarını da
dinlence şimdi
                     yontulmuş aydınlıklarda...

"kördüğüm" /15

istedi
ne dedi ya
bilmez ki,

aldı
ne bildi ya
vermez ki,

"aynada göz bebeklerin" /14

yıl
çok önce
ayna camdı şüphesiz
aynı camdı
gözbebeklerini gördün
içi parıldıyordu,

yıl çok önceden hemen sonra
ayna aynı camdı
gözbebeklerini gördün
şüphe kurtları geziniyordu,

"hışırtılar" /13

hışırtılar
çarpıverdi kulaklarıma
yaprak yaprağa dokunuyordu

gülümseyen yel
serçelerin kaçışında
eğleniyordu

o koca ağaç
dallarıyla minik bir şaldı
toprağa

"şenliğin doğduğu yer" /12

kokun sarınca ruhumu
             yıkandığımı anlarım ya.
teninden gelen
           doğduğunda giyindiğin
                        saflığındı,
gülüşündeki incelik
               bilgelerden çalınmadı,
                        bilirim...
saçlarında gezinir
                   parmaklarım,
tek tek ayıklarım
                    ipek tellerini
yumuşak vuruşlarıyla
                                yüreğimin...

"güller ve dev" /11

kaldım gönül
         kaldığın yerde
               ama
işlendiği yerde değil
                    sevda nakışlarının...


güllerin
            koklandığı köyde
                  kurdum otağını aşk devinin,